ERKEK KIYAFETLERİ

Cistik: Bar oynarken ayağa giyilen ayakkabıdır. Derisinin çok yumuşak olması en büyük özelliğidir. Bu özelliğe istinaden ayak figürleri daha kolay gerçekleştirilir. Yaşlılar tarafından giyilene markop, gençlerin giydiğine yemeni denir.
Zığva: Uçkurlu, beli bol lacivert kumaştan yapılan arkası torba şeklinde pileli giysidir. Bunun üzerine siyah ipek kaytan süs olarak işlenir. Zırva’nın bol olmasını sağlayan pile sayısının 32 olmasına özen gösterilir.
Yelek: Lacivert kumaştan yapılmıştır. İki tarafa kapanabilen kaytanlı ilikleri vardır. Kenarları ve cep ağızları kaytanla işlenmiştir.
Gömlek: Gömlekler beyaz olup dik yakalıdır. Düğmeleri beyaz veya siyah olabilir. Uzun olan kol ağızlarında 4-5 düğme bulunur.
Kazeki: Uzun kollu kısa bir cekettir. Kolları geniş kol etrafları siyah kaytanla, ön tarafı ve cep ağızları motifli kaytanla süslüdür.
Kuşak:  Eskiden Acem, Trablus veya Tosya şalı diye adlandırılan renkli iplerle örülmüş-dokunmuş, bar oynayanın belini sıcak tuttuğu gibi aynı zamanda cep vazifesi gören kumaştır.
Gümüş köstek: Gümüşten yapılmış, yelek üzerine asılan daha önceleri saat taşımada kullanılan ince zincirden aksesuardır.
Bazubent: Ekseriyetle boncukla örülür. Gümüş olanları da vardır. Kola takılan içerisine karınca duası, ayet-el-kürsü duaları konulur.
Mendil: Erzurum barlarında mendil kullanmak bir maharet işidir. Mendil her barın ritmine ve psikolojisine göre kullanılır.

KADIN KIYAFETLERİ

Bindallı: Kadife üzerine simle Türk motifleri işlenmiş giysidir. Göğüs ve boyun kısımları dantelle süslenebilir. Aynı danteller kol ağzına da eklenir. Kol,beden ve bel kısmı vücuda oturur, tek kısmı ise rahat hareket maksadıyla geniş yapılır.
Leçek(yazma): Başa örtülen,pullarla ve boncuklarla oyalanarak süslenen pamuktan yapılmış başörtüsüdür. Bu isim halen kullanılmaktadır.
Gümüş kemer: Bar oynayan Erzurumlu kadının belinde bulunur. Muhtelif parçalar halkalarla birbirine tutturularak kemer oluşturulur. İşlemelidir. Kaşı daha süslüdür. Bazılarında sedef kakmalar bulunur. Şimdi kakmalı kemerler yapılmadığından antika değeri taşımaktadırlar.
Pabuç: Pabuçlar siyah ve önden bağlıdır. Yumuşak deriden yapılmış olup hafiftir. Kolay hareket olanağı sağlar.
Dizleme: Beyaz yünden örülmüş, diz kapaklarına kadar uzanan çoraplardır.
Mendil ve diğer aksesuarlar: Erkek barlarında olduğu gibi, kadın barlarında da barbaşı ve pöççükte mendil bulunur. Ayrıca boyuna beşi birlik, Oltu taşı kolyeler, kollara burma bilezik parmaklara da yüzük takılır.

TAKILAR

Erzurumlu dadaşın göğsünde sarkıttığı gümüş zincir köstek, başta gelen takıdır. Köstek baştan geçirilerek şal üzerine sarkıtılır ve ucu şal arasına tutturulur. Köstek saçağı, şal üzerinde ayrı bir görünüm sağlar.

Kemer: Bele gümüş kemer bağlanır ve bindallı entarinin arka kısmı bu kemerle pileli hale getirilir.
Baş Örtüsü: Başa iğne oyalı veya dantelli beyaz başörtüsü bağlanır.
Pabuç: Altı köseleden yapılan alçak ökçeli, önden atma bağlı siyah ayakkabı, yöresel pabuçtur.
Mendil: Etrafı dantelli beyaz mendil, kadın kıyafetinin tamamlayıcı unsurudur.

OLTU TAŞI

OLTU4

Oltu, tarih ve kültür bakımından zengin bir ilçedir. Güzel bir el sanatı olan Oltu Taşı işletmeciliği bu zengin kültür ilçesinde kendine has bir yeri vardır.

Oltu Taşı kıymetli bir maden taşı olup, sadece Oltu ve çevresinden çıkmaktadır. 3213 sayılı Maden Kanunu’nda kıymetli taşlar arasında olduğunun tescili dahi yapılmıştır. Çıkarılması, zor, rezervi az, fakat işlenmesi kolaydır. Oltu’nun sembolü olup yüzlerce ailenin ekmek teknesidir.

Oltu Taşının teşekkülü
Oltu Taşı çıkarılan yerlerdeki bitki fosillerinden anlaşıldığına göre, ağaçların reçinesi ile kil ve linyitin karışımından teşekkül ettiği tahmin edilmektedir.

Oltu Taşının çıkarıldığı köyler
Oltu Taşı madeni genellikle Oltu’nun kuzey doğusundaki köylerden çıkar. Bunlardan bir kısmını şöyle sıralamak mümkündür. Dutlu, Güllüce, Yeşilbaşlar, Taşlıköy, Sülünkaya, Alatarla, Hankaskışla ve Çataksu köyleridir.

Oltu Taşının çıkarılışı
Yukarıda zikredilen köylerin arazisi genellikle çok engebeli dik yamaçlardan meydana geldiği için maden çıkarılan ocaklara ancak yaya ve zorlukla ulaşılabilir. Kazma kürek, murç ve çekiç gibi ilkel aletlerle çalışılır. Açılan ocakların çapı 70-80 cm. civarında olup, dike yakın bir eğilimle ilerlemektedir. Oltu Taşı cevheri üç-beş cm kalınlığında ve zaman zaman kaybolan, yani kırılmış damarlar halindedir. Ocaklarda biraz ilerleyince su çıkar ki, bu hafriyatı diz üstü sürünerek belki 200 metre uzunluğundaki ocaktan çıkarmaktadır. Maden cevherinin az ve çıkarılmasının zorluğu Oltu Taşının kıymetini daha da artırmaktadır.

Oltu Taşı’nın özellikleri
1. Topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas edince sertleşmektedir.
2. İşlenmesi kolaydır.
3. İşlendikçe sertleşir.
4. Kullandıkça parlar.
5. Rengi genellikle siyah, bazen de kahverengidir.
6. Çıra gibi is çıkararak alevli bir şekilde yanar.
7. Sürtünme ile elektriklenerek hafif cisimleri çeker.

Oltu Taşı İşletmeciliği Tarihçesi
Oltu Taşı işletmeciliği günümüzden 200 sene öncesine kadar gitmektedir. Ancak bu güzel sanat, asıl önemini Cumhuriyet döneminde kazanmıştır. Oltu Taşı madeninin çıktığı bazı köylerdeki ocak kalıntıları ile yaşlı ustaların “Ben babamdan, babam dedemden, o da babasından öğrenmiş.” şeklindeki canlı şahitlerinden bu sonuca ulaşılmaktadır.

İşlenmesi
Oltu Taşı’nı toprak altından bin bir güçlükle çıkaranlar, genellikle işlemesini yapmazlar, İşleyenlere hammadde olarak kilo işi satarlar. Bu günkü piyasa şartlarında kilosu bir milyon TL civarındadır. Yeri gelmişken hemen şunu belirtelim ki taşı çıkartanlar, hammaddeyi işleyene pazarlayanlar, işleyerek mamul hale getirenler, işçiden alarak dükkanlara satanlar hep ayrı kişilerdir. Yani Oltu taşı tüketiciye ulaşana kadar 4-5 el değişmektedir.

Satın alınan taşlar, yapılacak mamulün, tip ve cinsine göre uygun bir şekilde küçük bir keserle kütük üzerinde kırılarak içindeki yabancı maddeler, çatlaklar temizlenir. Bu aşamada taş çok fire verir. Öyle ki bir kilo hammadde Oltu Taşı’ndan ortalama yedi tespih çıkar. keserle kırılan taşlar bu defa bıçakla etrafı yontularak lobut haline getirilir. sonra tornaya takılan bir biz aleti ile teker teker delinir. Delinen taşlar çark denilen tornadaki mile takılır. Usta, bir eli ile çarkı çevirirken, diğer elindeki keski ile milde dönen taşı tornaya çeker. Milden çıkarmadan önce, çırtı ağacının kömürünün tozu ve Palandöken Dağından getirilen tebeşir taşının tozu ile cila verilerek parlatılır. Artık işlem tamamdır. Bu anlattığımız, tespih tanelerinin yapım şeklidir. Ağızlık, gerdanlık, kolye, küpe ve buna benzer süs ve ziynet eşyaları da elde tek tek ve özenle işlenir. Bu eşyalarında yapımı için kendilerine has değişik aletleri vardır.

Mamul madde çeşitleri
1. Tespih
2. Kolye
3. Gerdanlık
4. Fincan takımı (Çok nadir bulunur)
5. Yüzük kaşı
6. Sigara ağızlığı
7. Pipo
8. Kol düğmesi
9. Küpe
10. Rozet
11. Kravat iğnesi
12. Yaka iğneleri

Bu sayılan mamullerden en çok üretilen ve en tanınmışı, kuşkusuz tespihlerdir. Oltu Taşı tespihlerinin ünü Türkiye dışında da bir çok ülkeye ulaşmıştır. Oltu Taşı tespihi elde çekildikçe parlayıp güzelleştiği gibi insan, buna karşı bağışıklık kazanıyor. 33’lük olanına “tek sayı”, 99’lük olanına “üç sayı” adı verilmektedir. kuka (yuvarlak), Kızılcık, Mercimek, Kesme, gümüş işlemeli tespih tipleri vardır.

Oltu Taşı taklitlerinden nasıl ayırt edilir?
1. Oltu Taşını elinizin içine alıp nefesinizle buharlaştırdığınızda buharı çeker ve üzeri nemlenir.
2. Oltu Taşı tespihlerinin kendine has ağırlığı ve tok sesi vardır. (Mesela cam tespihler çık ağır, plastikler çok hafif olurlar)
3. Sürtünme ile elektriklendiği için küçük kağıt parçacıklarını kendine çeker
4. Bıçakla hafifçe kazındığında kahverengi toz çıkarır.
5. Kullandıkça parlar.